Türk Soylu Halklarda Şaman ve Şamanlar-1

Şaman

Sibirya halklarının ilkel ruh inançlarına dayanan dünya görüşlerine Şamanizm adı verilir. Bunun sebebi, bir nevi büyücü olan şamanın bu dünya görüşünde dikkâte değer bir rol oynamasıdır. Şaman adını, sadece Mançu-Tunguz halkları kullanmasına rağmen (Tunguzca: šaman; Golde dilinde: s’aman; Mançuca: sama) araştırmacılar bu kelimeyi Sibirya büyücülerinin genel adı olarak uluslararası literatüre almışlardır. Bu kelime ilk olarak 1692’de Moskova büyük prensi tarafından Çin’e gönderilen Yssbrant Ides ve yaveri Adam Brand’ın yazmış oldukları seyahâtnâmede yer almıştır. Kelimenin kökeni hakkında muhtelif görüşler arasında bazıları, şaman kelimesinin kendisinin kök olduğunu ileri sürerken, Donner gibi bazı araştırmacılar Sanskritçede geçen “çramana, Pali samana” (dilenci keşiş) kelimesinden geçmiş olduğunu iddia etmektedirler. Bu kelimeye yakın kelimeler olarak Toharca’da “samãne”, Sogd dilinde “šmn=šaman” ve Çincede de “šamen” şeklinde rastlanır.

Türk-Tatar boyları arasında büyücüye genel olarak “Kam” adı verilir ki, hâlen Sibirya Tatarları, Sarı Uygurlar ve benzeri bozkır halk bu kelimeyi kullanmakta, Rus etnoğrafya çevrelerinde şamanın yaptığı görevleri tarif etmek için kullanılan “Kamlanie” kelimesi de anlaşılacağı üzre buradan türetilmiş olup, Uygur Türklerinin ilk yazılı metni olan Kutadgu Bilig’te de (1069 Yusuf Has Hacip tarafından kaleme alınmıştır) “Kam” kelimesi, büyücü anlamında kullanılmaktadır. Ruysbroeck’in de bu kelimeyi bilmiş olduğunu yazdığı şu cümlelerden anlaşılmaktadır: “Franklar Antakya’yı aldıklarında (1.Haçlı Seferi, 1098) “Con Cham”, bütün Kuzey bölgelerinin hâkimi idi. “Con” bu kişinin adı, kahin anlamına gelen “cham” ise ünvanıydı. Buralarda kahinlere “cham” denilir ve halk üzerinde hüküm sürebilmek, kehanet yeteneğine bağlı olduğu için hükümdarları da “cham” ünvanını kullanılırdı” Bu satırlarda Ruysbroeck “Kam” ve “Han” ünvanlarını birbirleri ile karıştırmaktadır. Bir başka yerde de büyücünün faaliyetlerini şu şekilde tarif eder: “Bunların bazıları şeytana tapar ve kötülüğün emrinde olan ruhları geceleyin çadırlarında toplarlar. Çadırın ortasına pişmiş et konulur. Tapınma ayinini düzenleyen kahin (Kam); büyüsüne başlar ve davulunu sertçe yere vurur. Bir anda çıldırmış gibi davranmaya başlar ve çadırdakiler onu bağlarlar. Sonrasında iyice karanlık bastığında kötü ruh gelir, büyücü ona et sunar ve kötü ruh onlara kehanetlerde bulunur”

Günümüzde, Moğollar, Buryatlar ve Kalmuklar şamana “Bö”, Yakutlar da “‘Ojun” adı verirler. Kadın büyücüler için ise genel olarak Moğolcadan gelen “Udugan” kelimesini kullanırlar. Kadın şamanlar, erkek şamanlar kadar önemli bir rol oynamazlar. Priklonskij, Yakutların kadın şamanlara ancak yakınlarda erkek şaman yoksa veya nispeten küçük bir iş yapılacaksa başvurduklarına dikkât çeker. Fakat, yine de Yakutlar ve Buryatlar arasında çok büyük ün kazanmış ve ölümlerinden sonra adlarına kurban sunusu yapma geleneği oluşmuş kadın şamanlar da vardır.

Moğollar, Yakutlar veya Trans-Baykal bölgesi Tunguzları gibi değişik halklar kadın şamanlar için ortak bir kelime kullanırken, erkek şaman için bütün bu dillerde değişik kelimelerin olmasını Troschtschankij çok eski dönemlerde şamanların kadın olmasına bağlamaktadır. Troschtschankij eserinin bir başka yerinde kadınların sinir hastalıklarına daha duyarlı olmaları sebebiyle, şaman ayininin bir parçası olan vecd hâline daha yatkın olduklarını ve bu sebeple şaman ayinlerinin kadınlar tarafından başlatılmış olduğunu ileri sürer. Troschtschanskij’nin görüşüne göre, Yakut şamanlarının önlüklerinin göğüs bölümünde yer alan iki küçük yuvarlak metal parçası, kadının meme ucunu temsil etmekte ve şamanlığın asli hâlinin kadınlardan doğduğuna delil teşkil etmektedir. Troschtschanskij’nin bu tezini destekleyen Nioradze, Teleüt ve Buryatlarda “ilk şamanın bir kadın olduğuna” dair efsanelerin varlığına dikkât çekerse de, ileri sürülen bu tezler aslında çok zayıf ve dayanaksız kalmaktadır. Zira, kadınların toplum içinde ruhlar aleminden sakınılıp uzak tutulduğu, kutsal nesnelere dokunmaları veya kurban ayinlerine katılmalarının sınırlı olduğu gözönüne alındığında, şamanlığın en baştan itibaren erkeklerin elinde olması daha muhtemel görünmektedir. Donner, Samoyedlerin bu konudaki görüşünü; “İlâhi takdir ile insanlar ve ruhlar dünyası arasında aracılık görevini üstlenen gerçek bir şaman daima bir erkektir” diye aktarır ki, muhtemelen bu düşünce, geçmiş dönemlerde de Sibirya halklarının hâkim bakış tarzını ortaya koymaktadır.

Uno Harva’nın Altay Panteonu adlı kitabında alıntılanmıştır.

Çeviren: Erol Cihangir

Yorum bırakın